Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

dereceye kadar

  • 1 bir dereceye kadar

    до не́которой сте́пени

    Türkçe-rusça sözlük > bir dereceye kadar

  • 2 bir dereceye kadar

    adv. in some degree, somewhat, some, to a degree, as far as
    * * *
    comparatively

    Turkish-English dictionary > bir dereceye kadar

  • 3 bu dereceye kadar

    adv. thus far

    Turkish-English dictionary > bu dereceye kadar

  • 4 ne dereceye kadar

    adv. to what degree

    Turkish-English dictionary > ne dereceye kadar

  • 5 bir dereceye kadar

    to some extent, to a certain extent

    İngilizce Sözlük Türkçe > bir dereceye kadar

  • 6 kadar

    I part
    1) ( dek) bis
    oraya \kadar bis dahin
    saat üçe \kadar bekledim bis drei Uhr habe ich gewartet
    saat 9'dan 11'e \kadar von 9 bis 11 Uhr
    son damlasına \kadar bis auf den letzten Tropfen
    şimdiye \kadar bis jetzt, bisher, bislang
    2) ( gibi) wie
    matematiğe olduğu \kadar dillere de istidadı olmak ebenso sehr für Sprachen wie für Mathematik begabt sein
    mümkün olduğu \kadar çabuk/erken so schnell/früh wie möglich
    ne dereceye \kadar inwiefern, inwieweit
    o da benim \kadar uzun konuştu sie sprach ebenso lang(e) wie ich
    3) ( büyüklügünde) so groß wie
    Hasan benim \kadarken... als Hasan so groß wie ich war,...
    onların evi bizimki \kadar ihr Haus ist so groß wie unsers
    4) ne \kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...
    ne \kadar erken olursa o \kadar iyi olur je eher, desto besser
    yüz \kadar öğrenci gelmişti (so) um die hundert Schüler waren gekommen
    6) (\kadarıyla) soweit, soviel
    bildiğim \kadar soviel ich weiß...
    görebildiğim \kadar... soweit ich (über) sehen kann,...
    göz görebildiği \kadar soweit das Auge reicht
    hatırlayabildiğim \kadar ich mich erinnern kann soweit ich mich erinnern kann
    II adv ( ölçüsünde) dermaßen, so
    ne \kadar haklısın wie sehr du Recht hast
    o \kadar çok konuştu ki er hat so viel gesprochen
    o \kadar sevindi ki er hat sich dermaßen [o so] gefreut; s. a. bu kadar

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kadar

  • 7 as far as

    kadar, kadarıyla, bir dereceye kadar, olabildiğince
    * * *
    1. kadarıyla (prep.) 2. kadarıyla (ýf.)
    * * *
    1) (to the place or point mentioned: We walked as far as the lake.)...e kadar
    2) ((also so far as) as great a distance as: He did not walk as far as his friends.)...kadar uzak
    3) ((also so far as) to the extent that: As far as I know she is well.) kadarıyla

    English-Turkish dictionary > as far as

  • 8 derece

    гра́дус (м) гра́дусник (м) сте́пень (ж)
    * * *
    1.
    1) сте́пень (увеличения или уменьшения чего-л.)

    ayni derecede — в той же сте́пени, в одина́ковой ме́ре

    bir dereceye kadar — до не́которой сте́пени

    donma derecesi — сте́пень замерза́ния

    görme derecesi — сте́пень ви́димости

    hazır olma derecesi — сте́пень гото́вности

    ısı derecesi — а) сте́пень нагре́ва; б) плю́совая температу́ра

    katı derecede — в доста́точной сте́пени

    ne derecede? — до како́й сте́пени?, наско́лько?

    o derecede — в тако́й сте́пени, так

    son derece[de] — кра́йне, в вы́сшей сте́пени

    2) сте́пень, ступе́нь; катего́рия; зва́ние

    doktora derecesi — учёная сте́пень / зва́ние до́ктора нау́к

    3) гра́дус

    hararet otuz dereceye kadar çıktı — температу́ра подняла́сь до тридцати́ гра́дусов

    sıcakölçerin dereceleri — гра́дусы на термо́метре

    4) гра́дусник, термо́метр

    derece koymak — поста́вить гра́дусник

    5) спорт. показа́тель, успе́х; достиже́ние, результа́т

    dereceye girmek — войти́ в число́ призёров

    2.

    - inci derecede — -степе́нный

    ikinci derecede — второстепе́нный

    ikinci derecede şübeler — второстепе́нные отде́лы

    ••

    Türkçe-rusça sözlük > derece

  • 9 to a degree

    bir dereceye kadar, bir ölçüde, bir noktaya kadar, birazcık
    * * *
    (to a small extent: I agree with you to a degree, but I have doubts about your conclusions.) kısmen, bir dereceye kadar

    English-Turkish dictionary > to a degree

  • 10 derece

    derece s
    1) math, chem Grad m
    belli bir \dereceye kadar bis zu einem gewissen Grad(e)
    ne \dereceye kadar inwiefern, inwieweit
    sıfırın altında yirmi \derece(de) (bei) zwanzig Grad unter null
    son \derece sinirliydi er war äußerst [o im höchsten Grad] nervös
    2) ( termometre) Thermometer nt
    3) ( rütbe) Rang m; ( basamak) Stufe f
    4) sport
    \derece almak ( ödül almak) einen Preis gewinnen
    5) ( denli, kadar)
    bu \derece kızması bizi şaşırttı dass er sich derartig aufregte, hat uns überrascht

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > derece

  • 11 ne

    ne pron
    1. Name des 17. Buchstaben des türk. Alphabets
    Nigde'nin \ne'si N wie Nordpol
    2. 1) was
    \ne de olsa immerhin
    \ne derece wie
    \ne derse desin ganz gleich, was er sagt
    \ne oldu (ki) ? was ist (denn) passiert?
    \ne olursa olsun ( fam) egal was (passiert)
    \ne pahasına olursa olsun koste es, was es wolle, um jeden Preis
    \ne var? was gibt's?
    \ne var ki (je) doch; ( lakin) jedoch
    \ne var ne yok? — iyilik sağlık! ( fam) wie geht's, wie steht's? — danke, bestens!
    \ne yapmalı ki? was soll man denn machen?
    bundan bana \ne? was geht mich das an?
    bundan kolay \ne var ki! nichts leichter als das!
    sana \ne! was geht dich das an!
    2) was für
    \ne komik/paskal adam! was für ein komischer/ulkiger Mensch!
    3) wie
    \ne dereceye kadar inwiefern, inwieweit
    \ne güzel/yazık! wie schön/schade!
    \ne kadar haklısın wie sehr du Recht hast
    \ne kadar paran var? wie viel Geld hast du?
    adı \ne olursa olsun wie er auch heißen mag
    adın \ne? wie heißt du?
    bu Almancada/Türkçede \ne demek? wie heißt das auf Deutsch/Türkisch?
    4) weder
    \ne... \ne weder... noch
    \ne biri \ne öteki weder der eine noch der andere
    5) \ne gezer! ( fam) i wo!
    burada böyle şeyler \ne gezer ( bulunmaz) hier gibt es solche Sachen nicht
    \ne mümkün ( imkânsız) es ist unmöglich
    \ne olur, \ne olmaz ( her ihtimale karşı) für alle Fälle
    \ne olur( sun), bunu yapma! ich flehe dich an, tu [o mach] das nicht!
    \ne olursunuz, bunu yapmayın! ich flehe Sie an, tun [o machen] Sie das nicht!
    6) \ne kadar wie; ( kaç) wie viel
    bu \ne kadar ediyor? wie viel macht das?
    \ne kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...
    \ne kadar erken olursa o kadar iyi olur je eher, desto besser
    7) \ne var, \ne yok alles, was es gibt
    \ne var, \ne yok? wie geht's, wie steht's?
    8) \nesi var \nesi yok alles, was er hat
    bunun \nesi güzel? was ist schön daran?
    onun \nesi oluyorsunuz? wie sind Sie mit ihm verwandt?

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ne

  • 12 насколько

    ne kadar
    * * *
    ne kadar / denli; ne derece

    наско́лько изве́стно — bilindiği kadarıyla

    наско́лько возмо́жно — mümkün olduğunca / olduğu kadar

    наско́лько возмо́жно подро́бнее — olabildiğince ayrıntılı biçimde

    я помогу́ наско́лько суме́ю — elimden geldiğince yardım edeceğim

    наско́лько справедли́во э́то утвержде́ние? — bu iddia ne dereceye kadar doğrudur?

    Русско-турецкий словарь > насколько

  • 13 thus far

    buraya kadar, bu dereceye kadar, şimdiye kadar
    * * *
    buraya kadar

    English-Turkish dictionary > thus far

  • 14 to what degree

    ne dereceye kadar, ne ölçüde
    * * *
    hangi dereceye

    English-Turkish dictionary > to what degree

  • 15 мера

    ölçü
    * * *
    ж

    ме́ры ве́са — ağırlık ölçüleri

    2) ( мероприятие) önlem; tedbir

    принима́ть ме́ры — önlemler almak

    3) (предел, граница чего-л.) ölçü; had (- ddi); karar

    всему́ есть ме́ра — herşeyin haddi / kararı var

    всё должно́ быть в ме́ру — her bir şey kararında olmalı

    потеря́ть чу́вство ме́ры — ölçüyü kaçırmak

    ••

    по ме́ре того́ как —...dıkça,...dığı ölçüde

    по ме́ре возмо́жности — mümkün mertebe

    по ме́ре необходи́мости — gerektikçe

    в значи́тельной ме́ре — önemli derecede / ölçüde

    в изве́стной ме́ре — bir dereceye kadar

    сверх ме́ры — aşırı derecede; haddinden fazla

    в ме́ру свои́х сил — gücünün yettiğince; gücü oranında

    испо́льзовать име́ющиеся возмо́жности в по́лной ме́ре — eldeki olanaklardan sonuna kadar yararlanmak

    Русско-турецкий словарь > мера

  • 16 bir

    bir ein; Eins f; Artikel ein, eine; einzig (z.B. Gott); (nicht verschieden) gleich; gemeinsam (z.B. Kasse); nur allein ich, du; ein Mal; adv einmal; mal;
    bir araba eine Fuhre; fig eine Menge;
    bir araya zusammen;
    bir araya gelmek zusammenkommen;
    bir aşağı bir yukarı dolaşmak hin- und herspazieren;
    bir bakıma bei näherem Hinsehen;
    bir bir einer nach dem Anderen; eins nach dem Anderen;
    bir çift ein paar Worte;
    bir daha noch (ein)mal;
    bir de und auch; noch dazu; und da …; nun; mal nachsehen usw;
    bir defa (oder kere) nun (ein)mal; schließlich; erstens, vor allem;
    bir derece (oder dereceye kadar) bis zu einem (gewissen) Grad;
    -i bir etmek vereinen; vereinheitlichen;
    bir gelmek sich ausgleichen;
    bir gün eines Tages;
    -e bir hal olmak einen Unfall haben; nicht geheuer zumute sein D; sich seltsam aufführen;
    bir hoş seltsam, merkwürdig;
    bir içim su Mädchen bildhübsch;
    bir iki einige; ein- zweimal;
    bir iki derken im Handumdrehen;
    bir iyi(ce) gehörig, ordentlich;
    1 Nisan şakası Aprilscherz m;
    1 Mayıs Tag m der Arbeit;
    bir nice eine ganze Menge;
    bir numaralı Nummer eins, hervorragend;
    bir o kadar noch einmal so viel;
    bir olmak oder kalmak identisch sein; fam ganz hin (erschöpft) sein;
    bir örnek uniform, unisex; einheitlich;
    bir şeyler, bir şeyler und so weiter, und so weiter;
    bir türlü ein und derselbe;
    bir türlü olmuyor es klappt einfach nicht;
    yapsam bir türlü, yapmasam bir türlü ob ich es tue oder lasse, habe ich Nachteile;
    bir vakit damals; (der)einst;
    bir varmış bir yokmuş Märchen es war einmal;
    bir yastığa baş koymak Mann und Frau sein;
    bir yerde irgendwo, gewissermassen;
    bir yere getirmek ansammeln, konzentrieren;
    bir yığın eine Masse; viel (Zeit);
    bire bin katmak maßlos übertreiben;
    günün birinde eines schönen Tages;
    bir tuhaf bakıyor er sieht so seltsam herüber;
    gitmesiyle gelmesi bir oldu kaum war sie gegangen, als sie wieder kam

    Türkçe-Almanca sözlük > bir

  • 17 wieweit

    wieweit [vi'vaıt] adv
    nereye kadar, ne dereceye kadar

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > wieweit

  • 18 bir

    оди́н
    * * *
    1) оди́н

    birimiz — оди́н из нас

    2) одина́ковый

    benim için hepsi bir — мне всё равно́

    3) еди́ный

    bir bütün — еди́ное це́лое

    4) како́й-нибудь

    bir kitap ver — дай каку́ю-нибудь кни́гу

    5) како́й-то

    sizi bir adam aradı — вас спра́шивал како́й-то челове́к

    6) тако́й...

    bir yağmur tuttu ki — припусти́л тако́й дождь...

    7) так (сильно и т. п.)

    bir düştüm ki... — я так упа́л, что...

    bir tuhaf bakıyor — он так стра́нно смо́трит

    8) то́лько, лишь

    bunu bir o bilir — э́то лишь то́лько он зна́ет

    bir tat beğenirsin — ты то́лько попро́буй - понра́вится

    haftada bir — раз в неде́лю

    bu bir — э́то раз; э́то во-пе́рвых

    10) -ка, ну́-ка

    o yılları bir hatırlayın — вспо́мните-ка те го́ды

    ••

    bir çiçekle bahar / yaz olmaz — посл. одна́ ла́сточка весны́ не де́лает

    bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varпосл. па́мять о ча́шке ко́фе живе́т со́рок лет; ≈ добро́ не забыва́ется

    bir koltuğa iki karpuz sığmazпосл. ≈ за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь

    bir koyundan iki post çıkmazпосл. с одно́й овцы́ де́сять шкур не сни́мешь

    bir uyuz keçi bir sürüyü boklarпосл. одна́ парши́вая овца́ всё ста́до по́ртит

    - bir âlem
    - bir araba dolusu
    - bir arada
    - bir aralık
    - bir araya gelmek
    - bir aşağı bir yukarı
    - bir atımlık barutu kalmak
    - bir avuç
    - bir ayağı çukurda olmak
    - bir baltaya sap olmak
    - bir başına
    - bir baştan bir başa
    - bir ben bilirim
    - bir de Allah
    - bir... bir...
    - bir çekirdek geri kalmamak
    - bir çırpıda
    - bir daha
    - bir daha yapmam
    - bir dalda durmamak
    - bir damla
    - bir de
    - bir de ne göreyim
    - bir dediği iki olmamak
    - bir derece
    - bir dereceye kadar
    - bir deri bir kemik
    - bir don bir gömlek
    - bir bu eksikti
    - bir göz gülmek
    - bir gün
    - bir içim su
    - bir kaşık suda boğmak
    - bir kazanda kaynamak
    - bir paralık etmek
    - bir solukta
    - bir şey değil
    - bir tahtası eksik
    - bir taşla iki kuş vurmak
    - bir varmış bir yokmuş
    - bir yastıkta kocamak

    Türkçe-rusça sözlük > bir

  • 19 не

    olmayan
    * * *
    I частица врз

    я не пое́ду — gitmeyeceğim

    не он, а ты — o değil, sen

    не красне́я — yüzü kızarmadan

    кто э́того не зна́ет! — bunu bilmeyen mi var!

    он не член профсою́за — sendikasızdır

    одна́ко э́то не зна́чит, что... — ama bu demek değil ki,...

    э́то у него́ не пе́рвая и не после́дняя оши́бка — bu, onun ne ilk ne de son hatasıdır

    не сходи́ть ли нам в кино́? — sinemaya gitsek (ne dersin)?

    не тебе́ говори́ть об э́том — bundan söz etmek sana düşmez

    пальто́ не пальто́, плащ не плащ, а что-то сре́днее — palto desen değil, yağmurluk desen değil, ikisi ortası bir şey

    я съе́здил туда́ не без по́льзы — oraya gittiğim bir dereceye kadar yararlı oldu

    не прошли́ мы и пяти́десяти шаго́в... — kırk elli adım gittik gitmedik...

    они́ не мо́гут не учи́тывать э́того фа́кта — bu olguyu dikkate almamazlık edemezler

    ••

    мне сейча́с не до э́того — şimdi bununla uğraşamam / uğraşacak vaktim yok

    уходи́, не то прого́нят — çekil git; yoksa kovulursun

    не зна́ю, не то е́хать, не то нет — gitsem mi gitmesem mi, bilmem ki

    II в соч.
    (отделяемая часть местоимений не́кого и не́чего)

    не́ с кем поговори́ть — konuşacak adam / kimse yok

    жа́ловаться не́ на что — şikayet edecek bir şey yok

    ••

    не́ за что (в ответ на благодарность) — bir şey değil; estağfurullah

    Русско-турецкий словарь > не

  • 20 отчасти

    kısmen, bir dereceye kadar

    вы отча́сти пра́вы — kısmen haklısınız

    Русско-турецкий словарь > отчасти

См. также в других словарях:

  • bir dereceye kadar — doyum noktasına henüz gelinmemiş olduğunu belirten bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir derece — zf. Biraz Bu sıcak bir derece çekilir. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir dereceye kadar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nispeten — zf., Ar. nisbeten 1) Göre, kıyaslayarak, oranla Böylece hem kızı almaya taksiyle gelmiş olacak hem de taksiye nispeten daha az para ödemiş olacaktı. Ç. Altan 2) Bir dereceye kadar, oldukça Bugün hava nispeten iyi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sair — sf., Ar. sāˀir Başka, öteki, diğer Onun sair işlerini bir dereceye kadar engelledi ise de ne zararı var! M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sinüzoit — is., di, mat., Fr. sinusoïde Bir çemberin, sıfır dereceden 360 dereceye kadar olan yaylarının sinüslerinin değişmelerini grafik ile gösteren devirli düzlem eğri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • neyse ne — bir yere, bir dereceye kadar Erkekler neyse ne ama kadınlar... S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüreği serinlemek — üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • binnisbe — (A.) [ ﻪﺒﺴﻨﻝﺎﺑ ] bir dereceye kadar, nispeten …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • Bİ-N-NİSBE — Nisbetle, bir dereceye kadar …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NEV'AN-MA — Bir dereceye kadar, bir bakıma göre, bir suretle …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NİSBETEN — Nisbetle, kıyaslanarak. Öncekine göre. Bir dereceye kadar. Şöyle böyle …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»